Referandum üstü vergi faiz indirimi

Başbakan Yardımcısı Babacan, referandumdan sonra vergi borcu olanlar için yeniden yapılandırma paketi üzerinde çalıştıklarını açıkladı.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, vergi ve prim borcu olanların bu borçlarının faizlerinin biraz düşürülmesi ve borçlarının taksitlendirilmesi konusunda prensip kararı alındığını, bunun parametreleri üzerinde çalışacaklarını kaydederek,referandumdan sonra birkaç hafta içinde bunun parametrelerinin belli olacağını söyledi.

Babacan, ''Faizler yüzde kaça inecek? Kaç taksit yapılacak. Bunların üzerinde çalışmamız gerekiyor'' dedi.

Ali Babacan, Kanal 7 televizyonunda katıldığı bir programda, anayasa değişikliği, prim ve vergi borçları gibi konularda açıklamalarda bulundu.

Ekonomide yaptıkları reformları yargıda yapamadıklarını, arada 10 yıllık uçurum oluştuğunu belirten Babacan, bunların da yapılması gerektiğini aksi halde mevcut yargı sisteminin büyümeyi geriye doğru çekeceğini kaydetti.

''12 Eylül'de 'hayır' çıkarsa ne olur?'' sorusu üzerine Babacan, dünyadaki konjonktüre değinerek, bugünkü konjonktürde referandumda ''evet'' çıkmasının Türkiye'nin bir hukuk devleti olma özelliğini pekiştireceği, demokrasinin kalitesini biraz daha yükselteceği, zemini sağlamlaştıracağı için Türkiye ekonomisi açısından mutlaka olumlu sonuçlar vereceğini anlattı.

''SİYASİ GÖZÜ DÖNMÜŞLÜK''
''Bütün bunları AK Parti hükümeti kendi iktidarını pekiştirmek için yapıyor deniliyor'' sözleri üzerine Babacan, şöyle konuştu:

''Problem ne biliyor musunuz? Bizim yaptığımız her şey Türkiye için. Ama muhalefetin şöyle bir yaklaşımı var o da çok acı. Belki 7-8 yıllık bir dönemin de sonucu. 'Artık AK Parti gitsin de isterse memleket de batsın... biz razıyız'... Açıkçası bu. Artık bu bir siyasi gözü dönmüşlük ne dersiniz adına bilmiyorum ama bu çok acı. Biz bunu yaşıyoruz şu anda. Memleket batsın, varsın refahımız kaybolsun. Yeter ki bunlar bir gitsin. Böyle yaklaşılmaz. Hepimizin önceliği Türkiye olmalı, Türkiye cumhuriyeti vatandaşları olmalı.''

TÜSİAD'LA GERGİNLİK
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği'nin (TÜSİAD) ilgili olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ''bitaraf olan bertaraf olur'' açıklamasının çok tartışıldığı belirtilerek, ''bu ifade biraz ağır kaçmadı mı?'' sorusu üzerine Babacan, o ifadenin belki bazıları tarafından bir tehdit ifadesi olarak algılandığını, ancak TÜSİAD'ın ''biz onu tehdit olarak algılamamıştık'' şeklindeki açıklamalarını gazetelerden okuduğunu söyledi.

Babacan, şöyle konuştu: ''Sayın Başbakanımızın böyle, 'ya evet dersin ya da biz senin canına okuruz' gibilerden bir tehdit etmesi... böyle bir şey düşünülemez, mümkün değil.

Ama şu var ki böylesine önemli bir konuda tarafsız olmak ilerde kendi kendilerini sıkıntıya sokacak. Kendi kendileriyle çelişmiş olacaklar. Bertaraf olmayı böyle belki okumak lazım. Herhangi bir sivil toplum kuruluşu, iş dünyamızın herhangi bir örgütü. Herhangi bir siyasi partiye evet... herhangi bir siyasi partiyi ben destekliyorum öbür siyasi partiye de karşıyım diye böyle siyasi partilerden yana ya da siyasi partilere karşı açık bir tutum alırlarsa bu onlar için tabii çok doğru olmaz.''

Bir sivil toplum kuruluşunun desteklediği partiyi açıklamasına da saygı duymak gerektiğini ancak çoğu sivil toplum kuruluşunun bir partiye açık destek veriyor olmaktan rahatsızlık duyabileceğini ifade eden Babacan, ''Belki de bu referandum biraz siyasi parti meselesi haline getirildiği için bazı kuruluşlar böyle tedirgin oluyor. Evet de diyemiyor hayır da diyemiyor'' dedi.

Pek çok sivil toplum kuruluşunun AB'ye taraf olduğunu belirten Babacan, ''Yeri geldiğinde taraf... bazı konularda taraf olabiliyorlar, bazı konularda açık evet diyebiliyorlar'' dedi.

''ÇELİŞKİ, TUTARSIZLIK GÖRÜYORUM''
AB Komisyonu'nun Venedik Komisyonunun pakete destek verdiğini anlatan Babacan, ''Bir yandan AB'ye evet, bir yandan AB standartlarına bizi daha da yaklaştıracak bir anayasa paketi konusunda tarafsızız. Burada ben biraz çelişki, tutarsızlık görüyorum. Sayın Başbakanımızın bu şekilde yüklenmesi, eleştirmesinin özünde de belki başka sebeplerde vardır ama bu da önemli bir bakış açısı. Tutarlı olmamız lazım'' diye konuştu.

VERGİ VE PRİM BORÇLARIYLA İLGİLİ YENİDEN YAPILANDIRMA
Babacan, vergi ve prim borçlarıyla ilgili yeniden yapılandırma konusundaki soru üzerine, ''Bu çalışma bir af değil. Kimsenin borcu silinmiyor. Kimsenin borcunda olağanüstü iskontolar, indirimler. Böyle birşey de yok. Nedir? Faizlerin makul rakamlara çekilmesi, bir de taksitlendirme kolaylığı sağlanması'' dedi.

Vergi ve prim borcu olanların bu borçlarının faizlerinin biraz düşürülmesi ve borçlarının taksitlendirilmesi konusunda prensip kararı alındığını, bunun parametreleri üzerinde çalışacaklarını kaydeden Babacan, referandumdan sonra birkaç hafta içinde bunun parametrelerinin belli olacağını söyledi.

Babacan, ''Faizler yüzde kaça inecek? Kaç taksit yapılacak. Bunların üzerinde çalışmamız gerekiyor'' dedi.

Ali Babacan, bu çalışmanın sıkıntıdaki vatandaşları biraz rahatlatacağını öte yandan hiç alamadıkları bir paranın tahsilatına başlayacaklarını kaydetti.

Bunun bir af olmadığını vurgulayan Babacan, kendi dönemlerinde kamunun hiçbir alacağını affetmediklerini söyledi.

MEMUR ZAMMI
''Memur zamları normalin üzerinde geldi. Referanduma gidilirken memurun, çiftçinin gönlünü hoş tutmak için mi bu kararlar alındı?'' sorusuna ise Babacan, çiftçi kredileri ile ilgili son dönemde yeni birşey yapmadıklarını, yapılanın esnaf kredileriyle ilgili olduğunu, sadece 1 yıl vadeye kadar olan esnaf kredilerinin yüzde 13'ten yüzde 10'a indirildiğini, bu çalışmanın da Halk Bankası tarafından yapıldığını anlattı.

Memurlarla ilgili zam konusunda ise zam oranının aslında yüzde 4 artı yüzde 4 olduğunu ifade eden Babacan, bu yılın enflasyonun beklentisinin yüzde 7,5, gelecek yılın enflasyon beklentisinin ise yüzde 5,5 olduğunu kaydetti. Babacan, yüzde 4 artı yüzde 4'ün enflasyondan memuru koruyacak ve belki bir miktar refah payı olarak adlandırılacak bir zam oranı olduğunu söyledi.

Babacan, en düşük memur maaşındaki artışın yüzde 18'e denk gelmesinin de ek ödemeden kaynaklandığını anlattı.

Mali kurala ilişkin soru üzerine Babacan, Orta Vadeli Programı (OVP) geçen yıl açıkladıklarını, bugüne kadar OVP çerçevesinde yürüdüklerini söyledi. Mali disiplin konusuna değinen Babacan, Türkiye'ye güven olduğunu, ölçülü gideceklerini kaydetti.

İŞSİZLİK RAKAMLARI
''İşsizlikte tek haneli rakamlara ulaşılabilecek mi?'' sorusu üzerine Babacan, işsizlik oranlarının pek çok ülkede hızlı şekilde artmaya devam ettiğini, 2009 yılı birinci çeyreği ile 2010 yılı birinci çeyreği işsizlik oranlarına bakıldığında Türkiye'nin Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı'ndaki (OECD) bütün ülkeler içinde işsizlik oranının en hızlı düştüğü ülke olduğunu söyledi.

Babacan, genç işsizlikte (15-24 yaş) Türkiye'nin oranının tam AB ortalaması olduğunu, AB'de 27 ülkenin ortalamasının 2009 sonu itibariyle yüzde 21 olduğunu kaydetti.

Yüzde 9-10 civarındaki rakamın Türkiye'nin yapısal işsizlik sorunu olduğunu, ekonomik büyüme ile çok ilgisi olmadığını ifade eden Babacan, bu yılın ortalamasının yüzde 12'lerde bir rakamla biteceğini, geçen yıla oranla yüzde 2'nin üzerinde bir düşme olacağını tahmin ettiklerini anlattı.

-KPSS SORULARININ ÇALINDIĞI İDDİALARI-

KPSS sınavları konusundaki gelişmelere ilişkin olarak ise Babacan, ortaya çıkan tablonun çok üzücü, sıkıntılı bir tablo olduğunu, konunun yargıya intikal ettiğini belirterek, sorumlular kimse tek tek bulunup adalet karşısında hesabını vermesi, bu tür gelişmeler yaşanmaması gerektiğini kaydetti.

Babacan, ''Şu andaki tablo belli ki, belli sayıda kişinin çok yanlış bir hareket içinde olması, suç işlemesi, bu ortada. Önemli olan yargının hızlı çalışıp adaletin yerini bulması, bundan sonra gerekli neyse yapılır, düzeltilir'' dedi.

''CEVAPSIZ BIRAKMAK FARKLI ANLAMA GELEBİLİR''
Anayasa değişikliği konusunda muhalefet partilerinin yaptığı bir dezenformasyon olduğunu belirten Babacan, alakasız konuların meydanlarda tartışılabildiğini, bu dönüp dolaşıp bir siyasi parti oylaması haline gelirse Türkiye'nin önemli bir fırsatı kaybedeceğini söyledi.

''Muhalefetin söylediklerine cevap verildiği'' sözleri üzerine Babacan, ''ağır ithamlar, iftiralar, suçlamalar olduğunu, onları cevapsız bırakmanın farklı anlama gelebileceğini, 'acaba doğru mu? Niye cevap vermiyor?'' şeklinde anlaşılabileceğini ifade etti.

Babacan, bir başka soru üzerine ''evet'' diyenlerin oranının biraz önde gittiğini söyledi.

''Yargıda tasfiye, yandaş yargı oluşturuyor'' söylemlerinin hatırlatılması ve ''bu korkuları giderme yönünde AK Parti başarılı oldu mu?'' sorusu üzerine Babacan, yargıyla ilgili düzenleme konusunda çok dezenformasyon olduğunu söyledi.

Anayasa Mahkemesi ve HSYK konusunda yapılacak düzenlemeye değinen Babacan, Türkiye'de yargı konusunda sorunlar bulunduğunu, Türkiye'de yargı sisteminin iyi işlemediğini söyledi. Hakim ve savcılarla ilgili gerçek, objektif kriterlere göre bir değerlendirme yapılamadığını kaydeden Babacan, kurulun, demokratik sistemle, 11 bin hakim ve savcının seçtiği bir kurul olursa üyelerin kendilerini seçene karşı sorumluluk hissedeceklerini söyledi.

Babacan, anayasa değişikliğiyle Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkının, ombudsmanlık müessesesinin getirileceğini, kadınlar, çocuklar, engelli vatandaşlar, şehit yakınları, yaşlılar için özel muamelenin adeta Anayasal hak haline geleceğini kaydetti.

Anayasa değişikliğinin Türkiye'nin daha öngörülebilir bir ülke olmasını sağlayacağını anlatan Babacan, bu değişikliğin akşamdan sabaha ne olacağı belli olmayan, darbelere açık bir sistemden gerçek anlamda bir sivil demokrasiye geçme anlamına da geleceğini belirtti.

E-MUHTIRA
Babacan, 2007 yılında 27 Nisan akşamı ''e-muhtıra vakası'' yaşandığını, internete o bildiri konulunca herkesin darbeleri hatırladığını ifade etti.

''Bu konuda neden hesap sorulmadığı'' sözleri üzerine Babacan, ''Böyle bir şeyin hesabını hükümet sormaz ki. Bu ülkenin yargısı var. Hükümet mi yargılayacak, hükümet ayrı bir mahkeme kurup da mı bunları yapanları yargılayacak. Türkiye'nin savcıları, hakimleri var. Böyle bir konunun hesabını sormak öncelikle mahkemelerin işi, yargının işi'' diye konuştu.

Türkiye'nin 2003-2006 döneminde yüksek büyüme hızına ulaşmışken 2007 yılında bu oranın yüzde 4,5'ta kaldığını, 2007'nin dünya ekonomisinin en hızlı büyüdüğü yıllardan biri olduğunu kaydeden Babacan, ''e-bildiri, 367 kararı, cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili o kadar kafa karışıklığı, ciddi yatırımcıları frene bastırdı. Arkasından 2008'de kapatma davası'' dedi.

Türkiye ekonomisinin büyümesinin 2008'de yüzde yarım olduğunu, küresel krizin ise 2008 yılı Eylül ayından itibaren Türkiye'yi etkilediğini belirten Babacan, ''Ne oldu da biz yılın tamamında hiç büyüyemedik, yerimizde saydık. Parti kapatma davası çok etkiledi. Türkiye'de yarın ne olacak, bilemiyorum demeye başladı herkes'' diye konuştu.

''MUZ CUMHURİYETİ İDARE ETMİYORUZ''
Halkın seçtiği bir hükümeti, partiyi 11 kişinin sorgulamaya başladığını, gerekçelerin ise bakıldığında ''gazete haberlerinden derlenmiş şeyler'' olduğunu anlatan Babacan, ''Yazıktır. Türkiye dünyanın şu anda 17. büyük ekonomisi. Biz burada muz cumhuriyeti idare etmiyoruz. Demokraside de dünyanın ilk 10-15-20 kaliteli demokrasisi arasına girmek zorundayız. Şu anda kesinlikle değiliz'' dedi.

Ekonomide büyüme hızında 2007'den bu yana patinaj yapıldığını ifade eden Babacan, hem kalitesi düşük bir demokrasi hem iyi işlemeyen bir yargı sistemi hem de 30-40 bin dolar gelirin olmayacağını söyledi.

''Paketin ekonomiyi doğrudan ilgilendiren yönü var mı?'' sorusu üzerine Babacan, ekonomik programı bir binaya benzeterek, bu binanın kolonlarının, kirişlerinin sağlamlığının binayı da sağlamlaştıracağını, ancak bir deprem olduğunda binanın, zemininin sağlam olması şartıyla kendini koruyacağını, zeminin ise demokrasi, hukuk sistemi, özgürlükler olduğunu anlattı. Babacan, Türkiye'de temelde problemler olduğunu, anayasa değişikliğiyle temeli güçlendireceklerini anlattı.